BAŞARDIM!

Tarafından gönderildi: onkoday16 Yorumlar: 0

Biz, Onkoday, kocaman bir aileyiz. Aile olabilmek için kan bağımız yok ama kocaman bir gönül bağımız var.
İşte o ailenin lokomotifi, sevgili Füsun Önen’in “Ben başardım” öyküsü; 1999’da ilk tanıyı aldı, başardı, ama yazı 2003 yılında, yaşadığı metastazın ardından yazıldı.

“Merhaba ! Ben Füsun Önen, 44 yaşında evli ve bir çocuk annesiyim. 40 Yaşında kanserle tanıştım. Bu gün bir ONKODAY gönüllüsü olarak yaşadıklarımı sizlerle paylaşmak istedim. Çünkü acıların paylaştıkça azalıp, sevgilerin paylaştıkça çoğaldığına inanıyorum.
Bir yaz akşamı eşim, oğlum, en yakın arkadaşım ve kardeşim doktorumun muayenehanesinde toplanmıştık. Doktorumun söylediği her cümle beynime kazınmıştı. Ben de diğer insanlar gibi rahatsızlanmıştım ve bunun adı kanser idi.Sessizce anlatılanları dinledim. Bundan sonra beni neler bekliyordu. Bir ameliyat, sonra radyoterapi ve kemoterapi. O güne kadar beni ilgilendirmeyen ama sıkça duyduğum sözlerdi. Ama artık benim gerçeğimdi, doktorum sürekli anlatıyor, ben dinliyordum. Bir ara arkadaşımın yüzüne baktım, gözlerinden sicim gibi yaşlar dökülüyordu. Kardeşim odanın içinde sıkıntıyla dolaşıyordu, eşimin yüzü sararmıştı.

Hepsinin yüzünü tek tek inceledim. Benim için endişe eden, gözyaşı döken insanlar vardı. Ne yapmalıydım? O anda karar vermek zorundaydım. O an çok önemliydi. Tıpkı yıldızın parladığı bir an gibi öncesi ya da sonrası yoktu. O anı değerlendirmeliydim ve karar verdim cesur ve güçlü olmalıydım.

Dışarı çıktığımda toslama anı geçmişti. Evimize dönüyorduk. Arabada hiç kimse konuşmadı. Yolda inip yürümeyi teklif ettim. Evimize yaklaşırken küçük bir yokuş vardı, orada durdum, oğlumun ve eşimin ellerini sımsıkı tuttum. Yaşamak istiyordum, çünkü onlar için çok değerli olduğumu, her şeyden önemlisi çok sevildiğimi anlamıştım. Keşke bunu kanser olmadan önce fark etseydim ve doyasıya yaşasaydım. O küçük yokuşu zafer kazanmış bir komutan gibi birbirimize başaracağımıza dair söz vererek bir solukta çıktım. Evimize geldiğimizde artık herkes keyifliydi. Çünkü karar vermiştik , başaracaktık.

Televizyonu açtım, bir şarkı çalıyordu. “Hadi yüreğim ha gayret, hele sıkı dur, hele sabret, başını eğme dik tut, bu bir rüyaydı farzet” Sonradan bu şarkı tüm tedavim süresince bana rehber olmuştur.

Yatmadan önce dua ettim. Şükürler olsun yarabbi, doktora gidebildiğim için, şükürler olsun yarabbi dostlarım olduğu için, şükürler olsun yarabbi dayanma gücü verdiğin için.

Sabah uyandığımda artık her şeye hazırdım. Uzun, yorucu ve sıkıntılı bir zaman dilimi vardı beni bekleyen. Ama olsun yalnız değildim. Kapım her çalındığında sevgi dolu bir yüz gördüm, telefonum her çalındığında sevginin sesini duydum. Artık köklerini derine salmış bir ağaç gibi, kötü havaya dayanmaya hazırdım.

Kanserle tanışmak tıpkı kötü bir dost edinmek gibi ondan hemen kurtulmak uzaklaşmak istiyorsunuz. Öyleyse önce iyileşeceğinize inanın, içinizdeki gücü keşfedin. Sevginizi paylaşın, kırgınlıklarınızı unutun, affedici olun. Artık geçmişi unutun. Şimdi ikinci bir hayata başlıyorsunuz. Kendinizi ve hayatınızı sevin, önemseyin. Sizi yaratan ilahi gücün sizi gözetip kollayacağına inanın. İnanç, güç ve cesaret sizin umutla savaşmanız için yeterlidir.
Siz de başaracaksınız,”